Yağmurlu bir Gelibolu akşamıydı,alabildiğine serindi hava ve suskundu martılar ilk defa...Gözüm iskele meydanındaki balıkçı teknesindeki balıkçılara takıldı.Yılların ve çileli günlerin etkisiyle çatlayan yüzleriyle yağan yağmura inat ekmek parası kazanmak uğruna zaturre nöbetlerine "buyur gel" der gibiydiler büyük yürekleriyle.Yürekleri büyüktü,kocamandı,bir çocuk değişiyle "dünyalar kadar",onları tanıyan bilir,onları ancak onlar gibi yaşayan anlar...Kimbilir onlar o yağmurlu Gelibolu akşamında ağlarındaki balıkları kasalara aktarırken evlerinde onların yolunu gözleyen kimbilir kaç çocuk vardır."Anne!babam denizden dönmedi mi?" diye soran kaç yavru ve pencere kenarına usulca sokulup gecenin bir yarısı da olsa uyumayıp babasının gelmesini pencere kenarında bekleyip babasının geldiğini annesine müjdelemek isteyen kaç zuhal,kaç ali.....Hani yüzlerindeki çatlaklar hem yıllardan hemde güneşten dolayı çatlamıştı ya,işte bu koca yürekli dünyayı kurtaran adamlar için hayat böyle bir şeydi işte,hayat bunlardan ibaret değildi sadece.Ya evi bile olmayıp ta sokakta yaşayanlar,onlar acaba üşümüyorlar mıydı ve onlar kurmuyorlarmıydı sımsıcak bir yuvanın hasretini.
Çok şükür ki Gelibolu'nun hiç bir sokağında görmemiştim sokakta yatanları.Hem bunları düşünüyordum hemde yağan yağmura inat iskeleye doğru atıyordum adımlarımı.Ben yolları takip ediyordum akşam karanlığının çökmeye yüz tuttuğu vakitlerde,zaman beni takip ediyordu....Ömür geçiyordu,an'ı saniye,saniyeleri dakikalar kovalarken birde bakıyordum ki gece çökmüş üzerime ve evimdeyim.Zamanın durduğu an o andı işte....